Duygularımız ilkel mi? Bu sorunun çevresinde çok dolanıyorum son bir kaç yıldır. Ve öfke sorguladığım duygulardan birisi. Öfke kötü bir duygu mu? Neden öfkeleniriz? Öfkelenince utanmalı mıyız? Öfke sağlıklı mı? Aslında sorum basit: Öfke Nedir?
Kendimde gözlemlediğimde aniden ortaya çıkan, bazen çok güçlü ve kesinlikle bedenimde de hissettiğim bir duygu. Mesela üzüldüğümde sesim kısılır, dudaklarım titrer ve gözlerim dolar. Öfke odağım ise yine önce sesimde, sesim güçleniyor ve sonra ellerimde. Ellerim titriyor ve açılıp geriliyor. Biraz kedilere benzetiyorum, onların koruma içgüdüsü ile kuyruklarının gerilmesi gibi, ya da ayılar gibi sesimin güçlü çıkması. Belki aslanlar gibi de gerginleşiyorum. Hepimizde (bahsettiğim hayvanlar ve insanlarda) bir gerginlik var, aslında tehdit altında hissetmişiz gibi. Bazı durumlarda en azından.
Doğru yakaladığım noktalardan birisi tehdit altında hissetmek, hayvanların yaşamlarını sürdürebilmek için öfke gerekli bir his. En azından belli bir miktarı hepimiz için gerekli. Hatta kişilik gelişimi, karakter oluşturmak için gerekli. Yine de bir aması var, güç gibi, nefs gibi, haz gibi, kontrol edilmesi gereken bir duygudan bahsediyoruz.
Biyolojik olarak öfkenin belirtisi, kalp atış hızının artması, kan basıncının artması, adrenalinin artması anlamına geliyor. Genetik olarak da bazı kanıtlara göre kolayca öfkelenen birisi olmanız mümkün görünüyor. Öfke sosyokültürel olarak aktarılmış da olabilir.

Doğa öfkeli mi? Tabiatta öfke doğal mı? Yunan Mitolojisinde doğanın öfkesi ve hiddeti anlatılır, Tanrılar da aynı şekilde öfkelenir. Medusa, Türkiye’de İstanbul’da yer alan Yerebatın Sarnıcı’nda da baş olarak mevcut bulunan heykelinin hikayesinde, öfkesinin bedelini insanları taş yaparak ödetir. Öfke kontrollünün olmadığı en mistik örneklerden birisidir, Medusa başı görürseniz, gözlerinin içine sakın bakmayınız. (Medusa, Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi kişi).


– Öfkeli Misin?
– Kendimi hissediyorum şu an, ben yaşıyorum
Homeros’un Troya savaşını anlattığı destanında, M.Ö 7.YY, İlyada da; öfke bir aramağan olarak adlandırılır ve öfkenin hallerini anlatan en az onüç farklı kelime kullanmıştır.
Aristoteles, Meşhur Yunanlı Filozof’un, M.Ö 4.YY, öfke hakkında söyleyecekleri var:
– İntikam için acı dolu bir tutku olarak tarif etmiş öfkeyi, hak edilmeyen bir durum karşısında
– Adaletsizliğe karşı hissedilir demiş, ve
– Ahlaki değerlerinden şüphe duyulan bir kişiye karşı öfkeyi tanımlamış.
Biraz günümüze yaklaştığımızda, Mark Twain, 19.YY, şöyle demiş: “Öfke, içine dökülenden çok, konulduğu kaba zarar verebilecek bir asittir”. Yaklaşık aynı zamanlarda Ambrose Bierce ise, sinirli olduğun zaman konuşursan daha sonra pişman olacağın en iyi konuşmayı yaparsın, demiş.
Sonuç olarak öfkeyi kötüleştirmeden, neden var olduğunu anlamak benim düşüncelerimi biraz törpüledi, genişletti:
– Yaşam mücadelesinde hayatta kalmamıza yardımcı olan temel bir duygu
– Öfkenin ardı her zaman rahatlamadır
– Kontrol hissi sağlar
– Enerjimizi yükseltir
– Problemleri çözmeye yöneltir
– Haksızlıkları anlamamamıza ve tepki vermemize yardımcı olur ki bence en sağlıklı olduğu hallerden birisi bu
– Amaçlarımıza karşı bizi motive eder
– Değerlerimizi ve inançlarımızı korumamıza yardımcı olur
– Tartışma kabiliyetimizi geliştirir
– Kişisel gelişimi sağlar ve kesinlikle duygusal zekanın gelişiminde rol oynar
Öfkenin sağladığı çözüm odaklı durumlar var: sağlıklı haller, ama kontrol edilmesi gereken bir duygu olduğunu unutmamak gerekiyor.
Benim kişisel tecrübemde, öfkenin nedenini bulmak ve bu durumu kabul etmek enerji akışımı değiştiriyor ve devamında ya çözüm ya da çözüm imkansız ise kabulleniş getiriyor.
Öfkenin sağlıksız olarak dışarı aktarıldığı durumlar; en kötüsü şiddet, bağırma, bir şeyleri yumruklama, agresyonu yüksek davranışlar, kolayca sinirlenme ve parlama gibi hallerde dışarı çıkabilir. Bu öfkenin dışa vurulmuş sağlıksız halidir.
Öfke hiç dışarı aktarılmadığında, yönlendirilmediğinde ve baskılandığında depresyon, anksiyete, agresyon, mükemmeliyetçilik ve obsesif eğilimler olarak dışarı çıkabiliyor. Bu açıklamaların devamı üzerine derinlemesine ve oldukça aydınlatıcı açıklamalar yapmayı çok isterim, çoğu insanın, ben dahil öfke ile ilgili netleşmesini sağlar ve fakat bu profesyonel bir aktarım olmalı ya da profesyonel bir ortamda çalışılmalı diye düşünüyorum. Çünkü bazı çözümlemeleri beraberinde getirecektir ve bunların doğru ve bilimsel ve profesyonel bir yaklaşımla çerçevelenmesi önemli. Bu sebeple en altta, paragraf bitiminde size iyi bir kaç okuma bırakıyorum (‘Okumalar’ bölümü altındaki linkleri tıklayabilirsiniz).
Umutsuzluk ve öfke arasında derin bir bağ olduğunu da düşünüyorum ve bu işi uzmanlarına bırakmak üzere son kez çekildim.
Sağlıksız öfke hallerine daha aşina olduğumuzu ve fakat öfkenin eyleme aktarılmış ve sağlıklı halini bilmediğimizi, bu sebeple de öfke gibi güçlü bir duygunun ateşinden yararlanamadığımızı düşünüyorum.
Bazen fikirdaşım Aristoteles’ten günümüze gelirsek, iklim aktivistlerinin öfkesini ve eyleme nasıl döktüklerini görebilmek mümkün, örneği daha amaç ve motivasyona dönüşmüş öfkeden seçmek istedim. Bir gün uyanıyoruz kendilerini yolda, tarafiğin ortasında, Japonya’da betona yapıştırmış bir aktivist, bir gün İsveç’te Monet’nin tablosuna boya atan bir iklim aktivisti görebiliyoruz, okuyoruz. Petrol şirketlerinin dünyaya verdiği zararı öfkelerini göstererek protesto ediyorlar. Sanat eserlerini direkt hedef almaları kültürel mirasa saldırı olması sebebiyle kabul edilir değil, ki ilk gördüğümde paniklemiştim, fakat bu eylemlerin genel anlattığı hikayede sağlıklı bir öfke aktarımı olduğunu düşünüyorum. Çünkü dünyaya, yaşam alanına, sağlıklı bir yaşam hakkına yapılan suistimallerin yarattığı haksızlık ve öfke duygusunun, dışa aktarımı da öfkeli olacaktır.
Öfke gerekli bir yaşam desteğidir
Farklı toplumları düşündüm, Akdeniz iklimine daha uzak, örneğin Japonya ve öfke ilişkileri nasıldır diye düşündüm, biraz kelimelerini ya da ilgili atasözleri varsa onları irdelemek istedim. Suç-suçlama ile ilgili bir ilişki yakaladım; çocuklarını bardağı kırdığı için suçlamayan, bardağa ne olduğunu anlatmayı tercih eden insanların, haksızlık ile ilişkisi ve dışa aktarımı da farklı olur diye düşünüyorum. Bu diğer öfke duygusu ile ilişkili konular için de geçerli ve duygu olarak belki daha az hissediliyordur. Diğer taraftan utanç duygusunun yoğun olduğu bir toplum olduğunu da eklemek gerekir. Utanç bazen öfke ile kardeş duygular olabiliyor. Japonca, “Ahhhh! Hara ga tatsu” – Ben kızgınım, öfkeliyim demekmiş. Sesli okuyunca kendinizi kısa bir an Japon hissediyorsunuz.
Öfkeli olma hali değişebilir, öfke daha sağlıklı bir şekilde dışarı aktarıldıkça daha az öfke kontrolüne ihtiyaç duyarsınız. Gerekli öfke dışında, öfke nöbetlerine dönüşen enerji her zaman dönüştürülebilir. Belki destek alınması gerekebilir, yöntemler çalışmak gerekebilir ama değişir, dönüşür. Öfkenin de sonu bahardır.
Belki öfkesini sırtına yük olarak alanlar, öfke ile ne yapacağını bilmeyenler, neye öfkelendiğini çözemeyenler, öfkelendiği için çok utananlar varsa diye öfkenin iyi bir hizmetkâr olduğunu anlatmak istedim. Öfkeyi güçlü bir iletişime destek olarak kullanmak mümkün, bağırmak yerine sesi güçlendirmek, agresyon yerine kuyruğu dik tutmak, şiddet yerine hakkınızı savunmak mümkün. Tüm bunlar da sizi yine kendinizi tanımaya yönlendiriyor. Öfkeliyseniz, öfkeliyim diyin. Bir şey değişecek, söz veriyorum.
Sevgiler,
Deniz
Referanslar:
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5681963/
https://link.springer.com/article/10.1007/s12144-022-03143-6
https://academic.oup.com/book/33477/chapter-abstract/287767086?redirectedFrom=fulltext&login=false
Okumalar:
https://www.goodtherapy.org/blog/value-of-anger-16-reasons-its-good-to-get-angry-0313175
https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-11854/medusa/
Discover more from DO Wellness
Subscribe to get the latest posts sent to your email.