Dünya Sağlık Örgütü (WHO, World Health Organisation) pandemi sürecinde bir çok eleştiriye mağruz kaldı. Amerika bu eleştirlerde keskin olan taraflardan birisi ve WHO’dan ayrılma sürecini resmi olarak başlattı.
Neler Olmuştu?
Amerika, TrumpCare sağlık sisteminin tartışıldığı günlerde COVID-19 ile beraber zorlu bir süreç içerisine girdi. Pandemi sürecine hızlı adapte olamamakla beraber Dünyadaki en çok vaka ve ölüm sayılarında yükselen bir eğri göstermekteler. Gündemde hala maske takma ve takmama tartışmaları sürerken, özellikle Trump taraftarları maske takmamak için direnç gösteriyor, Dünya Sağlık Örgütü havada asılı kalan virüs ile bulaşın mümkün oluduğunu tartışıyor.
CDC* (Centers for Disease Control and Prevention/Amerika Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) bulaşıcı hastalıkları ve teröre bağlı acil durum yaklaşımlarını değerlendiren bir kurum. Bu kurum dışında federal hükümet tüm eyaletleri kapsayan iş sağlığı, tarım ve çevre koruma için ayrı departmanları bulunan bir sisteme sahipler. Ayrıca her eyalet kendi sağlık departmanına sahiptir, tek tip bir sağlık sistemi yoktur; hizmet kapsamı ve ücretler eyaletlere göre değişir. 2010 yılında açıklanan ve 2014 yılında uygulanmaya başlayan ObamaCare ile özellikle sigortası olmayan kişilere birinci basamak hekim hizmetinin arttırılması, sigortalı birey sayısının artırılması ve kesinlikle 90 günü bulan bekleme sürelerinin azaltılması hedeflendi. Trump Hükümeti ile beraber gelen TrumpCare ise bu yaklaşımın aksine her vatandaş için sigortayı gerekli bulmamakta ve yüksek gelir grubundan alınan ekstra vergileri iptal etmektedir. Bu tartışmalar pandemi salgını boyunca tartışılmaya devam etti. Özellikle CDC ‘nin pandemiye yönelik önerdiği önlemleri gereksiz ve pahalı bulunmakta, COVID-19 ile ilgili açıklamalarına kuşkucu yaklaşılmakta, Dr.Anthony Fauci* gibi salgın hastalıklar üzerine uzmanlaşmış kişinin önerileri dinlememektedir. Bu gerginlik uzmanlar ve Trump arasında sürmekte ve halka yansımaktadır.
Trump Hükümeti, WHO’nun pandemi sürecini iyi yönetemediğini; Çin’den yayılan virüsün çıkış ve yayılma sebeplerinin doğru araştırılmadığı, dünyaya geç bilgi verildiği, anlık verilerin hızlı paylaşılmadığı gibi sebeplerle bilimsel ortaklığını sürdürmeyeceğini açıkladı.

Amerika, Dünya Sağlık Örgütüne yıllık yaklaşık 400 Milyon dolar destek gönderiyordu, bu destek WHO’nun bütçesinin yüzde 15’ine denk gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütü bu bütçe ile global olarak pandemi gibi tüm dünyayı tehdit eden hastalıkların yanı sıra kanser gibi henüz tedavisi bulunamamış ve fakat çalışmaların ve gelişmelerin sürdüğü bir araştırma ve takip sürecini yönetiyor.
Amerika’nın WHO’ya ödediği bütçeyi geri çekmesi için yasal olarak bir yıl önce bilgi vermesi gerekmekte ve bu bir yıl boyunca ödeneğini vermeye devam etmesi gerekiyor. Fakat Trump Hükümeti ödenek vermeyi uyarı yapmadan kesti.
WHO* (Dünya Sağlık Örgütü/World Health Organization)
1948 yılında Cenova’da kurulan ve kar amacı gütmeyen bir kuruluştur. Toplam 194 üyesi vardır, amacı sağlık konusunu gündemde tutmak, dünyayı güvenilir bir yer yapmak ve hassasiyetle hizmet etmektir.
Amerika Başkanı Donald Trump, WHO’yu Çin’in kontrolünde kalmakla suçluyor ve Çin’in koronavirüs pandemisi ile ilgili olarak örgüt üzerinde büyük bir etkisi olduğunu belirtiyor.
Dünya Sağlık Örgütü bu günlerde bağımsız bir soruşturma başlattı. Bu soruşturma Koronavirüs pandemisine yönelik global önlemlere karşı üye ülkelerin ve kurumun yaklaşımı incelenecek. Ancak Amerika’nın getirdiği eleştirisi, Koronavirüsün kaynağı Çin ele alınmayacak. Dünya Sağlık Örgütü Genel Sekreteri Tedros Adhanom Ghebreyesus, COVID-19 salgını süresince bir liderin öne çıkmadığını ve toplumlar arasında iş birliğinin yeterli seviyede sağlanmadığını belirtti.
Pandemide Global Lider
WHO’nun genel sekreterinin eleştirisi öncü bir ülkenin olması, veri akışının açık olması yönündeydi. Bunu üstlenen bir ülke olmadı, tam tersi güçler savaşına dönüştü çünkü ekonomiyi salgından ayırmak mümkün değil. İlk başlarda durum ciddileşince aşının geleceği konuşulmaya başlandı ve bu noktada Çin Hükümeti aşıyı ilk önce geliştireceği ve kendi ülkelerinde salgını nasıl kontrol altına aldıklarının açıklamasını yaparken başta Amerika olmak üzere bir çok ülke Çin’in salgın datasına güvenmiyordu. Özellikle Wuhan kentinden yayılan virüsün küresel bir problem olurken Çin’in diğer kentlerinde krize yol açmaması ve bu kentlere giriş çıkışın serbest olması gibi durumlar çok tartışıldı. Ve Çin Hükümetinin ilk başta salgın bilgisini, yayılma hızını ve detaylarını vermemiş olması, bilginin erişimini engellemesi Amerika dahil tüm dünyada tepki ile karşılandı.
Dünya Sağlık Örgütünün global bir lider eksikliği eleştirisi haklı olmakla beraber Çin ile ilgili virüsün nasıl yayıldığına ve çıkış noktasına yönelik araştırma yürütmemesi aslında eleştirisinin cevabını içinde barındırıyor. Bu süreçte ülkeler arası yaşanan aşı geliştiren laboratuarları satın alma girişimleri yine tarafsız olma halini zedeleyen ve ortak bir kararda uzlaşılmasını engelledi.
Dünya liderleri ekonomik süreçleri değerlendirmeye başladı, bir çok kuruluşun, büyük firmaların kar kayıplarını ya da küçülme verilerini her gün okuyoruz, elbette Jeff Bezos dışında (Amazon’un CEO’su), yıllar sürecek iyileşme tahminleri yapılırken bilimsel veriler ikinci bir pandemi dalgasının geleceğini söylüyor. Sosyolojik olarak yeni normaller tartışılıyor, elektronik çağa geçiş vurgulanıyor, yeni normal tanımları yapılıyor, geçmiş dönemlerin salgınları kıyaslanıyor, ölüm sebeplerinin oranları pandemi ile kıyaslanıyor ve obezite ile diyabet suçlu olarak öne çıkarılıyor. Sigorta şirketlerinin sağlık sigortalarında değişiklik yapmayı düşündükleri, obez ve diyabet hastalarının takip edileceği, sistemlerin daha otoriter olacağı ve bir çok konu derinlemesine tartışılıyor.
Pandeminin çizdiği temel konular kürsel ısınma, kapitalizm, gıda, gıda tanımları ve önleyici sağlık çalışmaları oldu. Bu son cümle benim süzgecimdir. Ve beni en çok ilgilendiren konu ise önleyici sağlık çalışmalarıdır. Bu sebeple obezite ve diyabet, yüksek tansiyon rahatsızlıklarının daha dikkatle inceleneceğini düşünüyorum, diğer taraftan gıda tanımlarının değişeceğini düşünüyorum. Gerçek gıdaya yani besleyici değeri olan, lif bakımından zengin, tarlada yetişen ya da eski usül bir kaç işlemden geçen ve fakat içerisinde koruyucu tatlandırıcı maddelerin olmadığı gıdalara erişim zorlaşacak. Ülkemizde de gıda yasalarının tartışılmaya açıldığı şu dönemde ata tohumları, GDO’suz gıda, kanserojen içermeyen gıda, tarım ihracat sınır rakamları, tarım desteği, kullanılan sağlıksız tarım ilaçları gibi bir çok konu daha çok konuşulacak. Konuşulmak zorunda. Aynı konular Amerika ve Avrupa ülkelerinin de gündemine gelecektir, aynı şekilde gelmek zorundadır. Tüm bu sağlıklı ve sağlıksız gıda karmaşası içerisinde fakir insanların gerçek ve doğal gıdaya erişimi sınırlanacak, yine fakir insanların obezite ve diyabet riski artacak, yine fakir insanların sigorta erişimi azalacak. Obezite ve eşit olmayan sağlık sigorta sistemi ile mücadelesinde Amerika, Dünya Sağlık Örgütünü desteklemekten çekildi.
Sorulacak çok fazla soru var ve görünmez düşmana giden adımları en azından belirginleştirdiğimi düşünüyorum.
Metnin tüm içeriği global haberlerin derlemesi ve benim yorumlarımdan oluşmaktadır, iznim olmadan kullanılmamasını rica ederim.
*Dr.Fauci, Ulusal Sağlık Enstitüsünde 35 yıllık bir kariyer sahiptir (The director of the National Institute of Allergy and Infectious Diseases since 1984).

Instyle dergisine verdiği güncel röportajı okumak ve Trump ile ilgili ilişkilerini ve pandemi gündemini nasıl değerlendirdiğini okumak için tıklayabilirsiniz.
*WHO ve CDC gibi kısaltmaları orijinal dilinde bırakmayı uygun gördüm.
Discover more from DO Wellness
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
1948 yılında Cenova’da kurulan ve kar amacı gütmeyen bir kuruluştur. Toplam 194 üyesi vardır, amacı sağlık konusunu gündemde tutmak, dünyayı güvenilir bir yer yapmak ve hassasiyetle hizmet etmektir.